Bilim ve teknoloji bloğu

27.02.2015

Elbisenin rengi; Mavi-Siyah mı, Altın-Beyaz mı?

elbise
Renkleri ile ünlü o elbise.
 Sosyal medyada #thedress hastagi ile dolaşan elbise resmi insanların farkında olmadıkları bir sorunun ortaya çıkmasını sağladı. Hepimiz aynı renkleri mi görüyoruz?

İnsan gözü görme işlemini gözün içindeki ışığa duyarlı hücreler (fotoreseptör) sayesinde gerçekleştirir. Bu ışığa duyarlı hücrelerin içindeki kimyasallar ışığın farklı dalga boylarına tepki verir.

Tip    İsim   Aralık    Tepe noktası[7][8]
S β     400–500 nm    420–440 nm
M γ  450–630 nm 534–555 nm
L ρ  500–700 nm 564–580 nm
                              Dalga boyu çizelgesi

Bu hücre gurupları kırmızı(L) yeşil(M) ve mavi(S) renge duyarlıdır. Hücrelerin yaklaşık %64 ü kırmızıya, %32 si yeşile ve %2 si maviye duyarlıdır. Mavi ağırlıklı hücreler en duyarlıları olup sarı beneğin etrafında bulunur. Evrimsel açıdan kırmızı-yeşil görüş yeteneğinin mavi-sarı görüşten önce oluştuğu varsayılır.

Hücre tepkisi-Dalga boyu grafiği

Elbisenin rengine baktığınızda ise eğer mavi fotoreseptörler yeterince iyi işlev gösteremiyorsa diğer hücreler devreye girip kırmızı ve yeşilin arası olan sarı rengi görmemize sebep oluyor. Renk değişmezliği denilen ve renklerin farklı dalga boylarında bile beyin tarafından aynı algılanmasını sağlayan bir özellik sayesinde ise siyahın yerini beyaz alıyor. Elbisenin renkleri üzerindeki tartışma da bundan kaynaklanıyor. Renk değişmezliği algıda değişmezlik konusunun alt başlıklarından biridir.

Bu tür algısal farklılıkların sebepleri çok değişik olabilir. Arka plan rengi, cismin açısı, ışık parlaklığı ve hatta duygusal mod bile görülen rengi etkileyebilir.

Şahsen resmin iki türlü renk kalıbına da gözümün önünde geçtiğini gördükten sonra bu durumun reseptörler ile olan alakasının sorgulanır olduğunu düşünmeye başladım. Çünkü resimde sarıya dönüşen yerlerin mavi kısımlar değil de siyah kısımlar olduğunu gördüm. Buna göre resimdeki renk değişikliğinin ağırlıklı sebebinin renk değişmezliği olduğu daha sağlam bir açıklama olur. Eğer fotoreseptörlerin bir etkisi varsa bile sarının yerine siyah ve mavinin yerine beyaz görebilmek için bir şekilde renklerin beyinde çaprazlamaya uğramaları gerekmektedir.

Renk değişmezliği yapay olarak ışıklandırılmış bir ortamdan gün ışığına çıkarken oluşabilir. İki ortam arasındaki renklerde biz fark etmesek te dalga boyundan dolayı bir fark vardır. Ancak beynimiz bu farkı anında düzelterek renkleri alıştığımız şekilde görmemizi sağlar. Elbise üzerine vuran ışığın gün ışığı olduğunu düşünen beynimiz onun altın sarısı-beyaz olarak algılamamıza sebep olur. Ama eğer ışık kaynağının yapay olduğunu düşünüyorsak renkler mavi-siyah görünmektedir. Yani bu durumda ışığın hanjgi kaynaktan geldiğine inanıyorsak elbise o rengi almaktadır.

Bu olay açık bir şekilde renklerin oluşumunun tamamen beynimizde oluştuğunun kanıtıdır. Algı bu oluşumda temel bir rol oynamaktadır.

Ancak resimdeki elbisenin rengi üreten firmanın* açıkladığı üzere mavi-siyahtır.

Bu konu üzerine BBC yapımı olan "Gördüğümü görüyor musun?" belgeselinin izlenmesi tavsiye edilebilir. İngilizce orijinal yapım aşağıdadır. Belgesel Türkiye'de e2 kanalı tarafından yayınlanmaktadır.


Horizon Do You See What I See Part 1-4 paylaşan: plamenj


C. Caner Telimenli





İlgilisine konu üzerine linkler:

Mashable
http://mashable.com/2015/02/26/what-color-dress-blue-black-white-gold/

Wired
http://www.wired.com/2015/02/science-one-agrees-color-dress/

CNNTürk*
http://www.cnnturk.com/haber/yasam/elbise-hakkinda-o-firmadan-cevap-geldi

NTV
http://www.ntv.com.tr/yasam/sosyal-medyada-paylasilan-elbise-dunyayi-ikiye-boldu,s-OMjRwqu0ynnAVw3aUFaQ

12.02.2015

Bilime İhham Veren Diziler: "Star Trek" Serisi


"To boldly go where no man has gone before"

“Cesurca daha önce kimsenin gitmediği yerlere gitmek”

Bilim-kurgu klasiği sayılabilecek ve kültürel etkisi büyük olmuş bir seridir. Seri yayınlandığı süre boyunca pek çok bilim insanını ve mühendisi etkileyerek ilgi alanlarını bulmalarını sağlamış bu gün kullandığımız pek çok teknolojilere ön ayak olmuştur. Resimdeki ve aynı zamanda yayınlanma sırası ile Star Trek: The Original Series (IMDb 8,4), Star Trek: The Next Generation (IMDb 8,7), Star Trek: Deep Space Nine (IMDb 7,9), Star Trek: Voyager (IMDb 7,7) ve Star Trek: Enterprise (IMDb 7,5) olmak üzere 5 ayrı diziden oluşur.


Star Trek: Gemiler ve Kaptanlar


Star Trek: The Original Series


Bu dizi serinin fikir babası olan Gene Roddenberry tarafından yapılmış, 8 Eylül 1966'dan 3 Haziran 1969'a kadar yayınlanmıştır. 80 bölüm hazırlanmış bunlardan 79'u gösterilmiştir. Dizi ve genel anlamıyla tüm seri çok kültürlü, kültürel ve etik açıdan ise ileri ütopik bir toplum yapısı üzerine kuruludur. Kültürel etkisi sayesinde NASA ilk uzay mekiğine Dizideki geminin adı olan “Enterprise” ismini vermiştir.


Bu dizide “United Federation of Planets” (Birleşik Gezegenler Federasyonu) yapısının askeri kolu sayılabilecek “Starfleet” (Yıldız Filosu) organizasyonuna bağlı bir gemi olan “Enterprise” yani “Atılgan” adlı geminin 5 yıllık derin uzay görevinde başından geçenler anlatılır. Dizinin baş rol oyuncusu olan Kaptan James Tiberius Kirk, sıradan Texaslı bir Amerikalıdır. Karizmatik bir liderdir ve biraz kadın düşkündür. Diğer bir karakter diziyi seyretmeyenler tarafından bile bilinen 40 Eridani (http://en.wikipedia.org/wiki/40_Eridani)  yıldız sisteminin Vulcan gezegeninden bilim subayı Spock tur. Dizinin mantık kısmına hitap eder. Bunun dışında dizinin yayınlandığı zamanlar için cesurca sayılabilecek bir durum olan farklı kültürlerden karakterler bulunmaktadır. (Bkz: Star Trek ve Irkçılık)

Dizide orijinal pek çok fikir olsa da kalitesi açısından günümüzde geride kalmıştır. O yüzden seriye başlamak için pek te uygun değildir.

Star Trek: The Next Generation


Seriyi bir sonraki aşamaya taşımış olan bu dizinin ilk bölümü Eylül 1987 tarihinde yayınlanmıştır. Yedi sezon ve 178 bölümden oluşmaktadır. Bir önceki dizinin “ateş et ve sonra soru sor” tavrının aksine bu dizi daha politik ve etik açıdan daha sorgulayıcıdır.

Dizinin Kültürel etkisi çok büyüktür. Öyle ki dizideki ışıktan hızlı seyahat konseptinin Meksikalı bir fizikçi olan Miguel Alcubierre etkileyerek Mayıs 1994’de “Classical and Quantum Gravity” adlı bilimsel yayında çıkan “The Warp Drive: Hyper Fast travel within general relativity” (Warp sürücüleri: Rölativite ile hiper hızlarda yolculuk) yazısında tarif ettiği “Alcubierre sürücüsü”nü ortaya atmasını sağlamıştır. Teorik olarak, ışık hızından hızlı yolculukların mümkün olduğunu, fizik yasalarını çiğnemediğini kanıtlamıştır.

Dizideki Galaksi sınıfı Enterprise, NCC 1701-D


Dizinin başkarakteri aslında geminin kendisidir. Ancak başoyuncu pek çok kişinin X-men den Doktor Xavier olarak bildiği Patrick Stewart.’tır. Oynadığı karakter olan Kaptan Jean-Luc Picard Birleşik Dünya eyaletinin Fransa bölgesindendir. Karizmatik bir lider olan kaptanımız bir savaşçıdan çok diplomat ve stratejisttir. Bu dizide gemi yaşantısı ve çok kültürlü yaşam daha öne çıkar. Öyle ki Amerika’da yayınlanmasına ve Amerikalılara yönelik olmasına karşın Metrik sistem kullanılmaktadır.  (Amerika Galon, Mil gibi İngiliz ölçü birimlerini kullanmaktadır.)

Dizi 3. Sezonundan itibaren hareketlenmeye başlar. Seyretmek isteyen ama fazla zamanı olmayanlar için buradan başlanması tavsiye edilebilir.

 Star Trek: Deep Space Nine


Bu dizi serinin üçüncüsü olup 1993-1999 yılları arasında 7 sezon ve 176 bölümden oluşacak bir şeklide yayınlanmıştır. Gene Rodenberry öldükten sonra çıkan ilk seridir ve bu bazı farklılıklar getirmiştir. Bu dizi diğerlerine göre daha faza spritüal öğe içerir. Tanrı kavramı ve varoluşsal sorular ilk kez ele alınır. Federasyonun sarsılmaz etik anlayışının ciddi sınavdan geçtiği bir dönemde geçer.

Federasyon Logosu

Bu dizi ayrıca diğerlerinin aksine bir gemide değil Bajor isimli bir gezegene yakın” Deep Space Nine” yani “Derin Uzay Dokuz” isimli uzay istasyonunda geçer. Bu gezegen Askeri bir diktatörlük Cardassia Birliği ve Federasyon arasındaki sınırda tarafsız bir gezegendir. Başkarakterimiz daha önceki dizi ile bağlantısı olan Komutan Benjamin Sisko’dur. Kendisi hayattaki yerini sorgulayan bir karakterdir.

Bazen göze batan sorunları olsa da genel anlamda bu günün izleyicisi için de seyredilebilir bir yapımdır.

Star Trek: Voyager


İlk bölümü Ocak 1995’te yayınlanmıştır. Toplamda 7 sezon 172 bölümden oluşmaktadır. Bu dizi daha öncekilerde başarılı olmuş öğelerin kullanılmasının yanı sıra eklenen izole durum ile dikkat çeker.

Diğerlerinden farklı olarak artık yeni bir gemi söz konusudur. Bunun yanı sıra talihsiz bir olay sonucu gemi ve mürettebat galaksinin öbür ucuna, yaklaşık 80.000 Işık yılı öteye sürüklenirler. Dönmeleri ise bir asır sürmesi muhtemel olmasından ötürü nerdeyse imkânızdır. Ama Kaptanımız Kathryn Janeway mürettebatını yarı yolda bırakmayacaktır.

Görsel açıdan fazla sorunu olmayan bu bölüm genel kitleye keyif verebilir. Diğer dizilere çok fazla gönderme olmadığından tek başına da seyredilebilir.

Star Trek: Enterprise


Serinin son dizisidir, 2001 yılından 2005’e kadar 4 sezondan ve 98 bölümden oluşur. Federasyonun kurulduğu zamanlara bizi geri götürür. Seride genelde üvey evlat muamelesi görür.

Dizi bizi gerilere, Federasyonun kuruluş zamandan öncesine götürürken Kaptan Jonhathan Archer eşliğinde insanlığın evreni ilk kez keşfetmesine tanıklık ediyoruz. Tabi bizimle ilk kez iletişim kuran ırk olan Vulcanlıların gözetimi altında. Bu görevi yerine getirmesi için de güzel olduğu kadar da zeki olan T’pol karakterini görevlendiriyorlar.

Dizi diğerler bölümleri seyrettikten sonra daha fazlasını istiyorsanız seyredilebilecek bir yapım. Ancak burada filmlere geçmek daha akıllıca olabilir.

Star Trek evreninden bazı gemiler



Genel olarak Star Trek dizileri pek çok yenilik getirmişse de modern bir izleyici için sonraki farklı dizilerde defalarca tekrarlanmış tanıdık bilim kurgu senaryolardan oluşacağı için çok ilginç gelmeye bilir. Ancak bilim kurgu dalında gerçekçilik yönünden bazen yanlışları olsa da en salam temelleri atmış olan dizilerdendir denebilir.  Seyretmenizi tavsiye ederim.


C. Caner Telimenli